-
1 elde bir
cinch, certain thing -
2 elde avuçta bir şey kalmamak
to have nothing left -
3 el
el1 Hand f; Vorderfuß m; eine Partie f Schach usw, ein Spiel n; beim Schachspiel z.B. Zug m; Reihe f; fig Vermittlung f; Gewalt f;el altında olmak etwas griffbereit haben;el altından heimlich;-e el atmak die Hand ausstrecken, greifen nach; jemanden streng halten; sich interessiert zeigen (an D);el ayak alle (Menschen);el ayası Handteller m;el bağlamak die Hände ehrerbietig übereinanderlegen;el bende (oyunu) Art Haschespiel n;şimdi el bende! jetzt komme ich (an die Reihe);el çabukluğu Handfertigkeit f; fig Gerissenheit f;el çantası Handtasche f;el çırpmak in die Hände klatschen;el değmeden hazırlanmış maschinell (und hygienisch) hergestellt;el değmemiş ungebraucht;el ele vermek sich die Hände reichen;el emeği manuelle Arbeit; handgearbeitet; Lohn m;el erimi in Reichweite;el freni Handbremse f;el işi Handarbeit f;el katmak sich einmischen; eingreifen;-e el koymak sich einer Sache (G) annehmen; fig in die Hand nehmen (A); beschlagnahmen; sich (D) etwas aneignen;el sanatları Kunstgewerbe n;el sıkmak jemandem die Hand drücken;el sokmak sich einmischen;el topu Handball m;-e el vermek jemandem behilflich sein;el vurmak in die Hände klatschen (um jemanden zu rufen);el vurmamak keinen Finger rühren;el yazılı handgeschrieben;el yazısı allg Handschrift f (a Gegenstand), Manuskript n;el yazması Handschrift f; handgeschrieben;el yordamıyla durch Tasten;elde beim Rechnen: elde var beş … fünf im Sinn;elde bir feststehend;elde bulunmak vorliegen;elde edilmez uneinnehmbar;elde etmek beschaffen; Bodenschätze usw gewinnen; ziehen; jemanden abwerben; erobern; einnehmen;elde mi? (ganz) unmöglich!;eldeki vorliegend, vorhanden;elden persönlich, selbst, von mir aus;elden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund leben;-i elden bırakmak verzichten (auf A);elden çıkarmak veräußern, abstoßen (A);elden düşme aus zweiter Hand;elden geçirmek durchsehen, überprüfen;elden geldiği ölçüde in möglichst großem Umfang;(-in) elden gelmek (jemandem) möglich sein; fam Geld rausrücken, blechen;elimden dikiş gelmiyor ich kann nicht nähen;elden gitmek verloren gehen, einer Sache (G) beraubt werden;ele alınır recht nützlich;ele alınmaz miserabel;ele geçmek in die Hände fallen;ele vermek jemanden ausliefern, verraten; fig verraten (z.B. Alter);eli açık freigebig;eli bayraklı Streithammel m; Aufrührer m;eli boş mit leeren Händen; mittellos; beschäftigungslos;eli çabuk behände, flink; geschickt;onun eli kolu bağlı ihm sind die Hände gebunden; er steht tatenlos da;-de eli olmak seine Hand (bei D) im Spiele haben;eli yordamlı bewandert, erfahren;elinde bulunmak (oder olmak) haben; besitzen; beherrschen;elinde ekşimek liegen bleiben, fam schmoren;elinde kaldı (er/sie) ist die Ware nicht losgeworden;elinden gelen sein Möglichstes (zu tun);elinden gelirse … wenn es in seiner Macht steht, …;elinden tutmak für jemanden sorgen;-in eline bakmak auf jemanden (materiell) angewiesen sein;-in eline geçmek Geld verdienen, bekommen;-in eline kaldım (er/sie) war ( oder ist) meine einzige Stütze;elini sürmemek nicht berühren; sich nicht herablassen;-e elini uzatmak jemanden unterstützen;-den elini yıkamak die Finger von (D) lassen;elinin altındadır etwas steht zu seiner Verfügung;elin(iz)e sağlık gut gelungen!, danke schön! (für Essen und handwerkliche Tätigkeiten);eller yukarı! Hände hoch!el2 Volk n; Land n; Heimat f; Fremde(r); Außenseiter m;el gün alle, (das) Publikum, die anderen;el oğlu (der) Fremde -
4 main
n fpartie du corps el [el]♦ faire qqch à la main bir şeyi elle yapmak♦ donner la main à qqn birinin elini tutmak♦ en mains propres elden -
5 добыча
elde etme,çıkarma; üretim; ganimet* * *ж1) ( действие) elde etme; çıkarım, çıkarma (угля и т. п.)добы́ча и перерабо́тка не́фти — petrol çıkarımı ve işlenmesi
занима́ться добы́чей же́мчуга — inci avcılığı yapmak
2) (то, что добыто из недр на охоте, ловле и т. п.) üretimдобы́ча ры́бы — balık istihsali
мирова́я добы́ча проду́ктов мо́ря — dünya deniz ürünleri rekoltesi / üretimi
3) ganimet ( захваченное); av ( хищника)э́то была́ лёгкая добы́ча — тж. перен. kolay bir ganimetti
-
6 erlösen
elde etmek (bir satıştan)kurtarmak -
7 sell out of sth
bir maldan elde kalmamak -
8 zevk
1. أشر [أَشَر]Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu2. إعجاب [إِعْجاب]Anlamı: güzeli çirkinden ayırt etme yetisi, beğeni3. اغتباط [اِغْتِباط]Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu4. انبساط [اِنْبِسَاط]Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu5. بهجة [بَهْجَة]Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu6. تهلل [تَهَلُّل]Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu7. حبر [حَبَر]Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu8. حبور [حُبُور]Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu9. سرور [سُرُور]Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu10. سعادة [سَعَادَة]Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu11. فرح [فَرَح]Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu12. مسرة [مَسَرَّة]Anlamı: hoşa giden ve çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duygu -
9 hâsıla
1. حاصل [حاصِل]Anlamı: bir işten elde edilen sonuç2. حصيلة [حَصِيلَة]Anlamı: bir işten elde edilen sonuç3. عاقبة [عاقِبَة]Anlamı: bir işten elde edilen sonuç4. مآل [مَآل]Anlamı: bir işten elde edilen sonuç5. محصلة [مُحَصَّلَة]Anlamı: bir işten elde edilen sonuç6. محصلة [مُحَصِّلَة]Anlamı: bir işten elde edilen sonuç -
10 zafer
1. انتصار [اِنْتِصار]2. ظفر [ظَفَر]3. غلبة [غَلَبَة]4. فتح [فَتْح]5. فوز [فَوْز]6. نصر [نَصْر] -
11 el
кисть (ж) рука́ (ж)* * *I1) рука́, ру́киel sıkmak — пожа́ть ру́ку
el sıkışma — рукопожа́тие
2) ру́чкаkapı eli — дверна́я ру́чка
3) ход ( в некоторых играх)şimdi el bende — сейча́с мой ход
4) счётное слово разhavaya üç el ateş etti — он сде́лал три вы́стрела в во́здух
••elini veren kolunu alamaz — посл. ему́ дай па́лец, он ру́ку отхва́тит
elinle ver ayağınla ara — погов. ему́ дай [в долг] рука́ми, а [обра́тно] проси́ нога́ми
- elde- eldeki- elde mi?- elden- elinde
- elinden- eliyle- el açmak- eline ağır
- ele alınmaz
- ele almak
- eline almak
- el altında
- elinin altında
- el altından
- el atmak
- ele avuca sığmamak
- eli ayağı bağlı
- eli ayağı buz kesilmek
- el ayak çekilmek
- eli ayağı düzgün
- eline ayağına kapanmak
- elini ayağını kesmek
- elini ayağını çekmek
- elini ayağını öpeyim!
- eli ayağı tutmak
- eli ayağı kesilmek
- eli ayağı tutmamak
- eline ayağına üşenmemek
- ele bakmak
- eline bakmak
- el basmak
- eli boş dönmek
- eli boş gelmek
- eli böğründe kalmak
- eli koynunda kalmak
- elini çabuk tutmak
- el çekmek
- elini çekmek
- elden çıkarmak
- elden çıkmak
- el çırpmak
- eli dar
- eli darda
- el değiştirmek
- el değmemiş
- eline doğmak
- eli dursa ayağı durmaz
- eline düşmek
- elden düşürmemek
- eli ekmek tutmak
- elden ele dolaşmak
- elden ele gezmek
- el elden üstün
- el ele vermek
- el ense etmek
- eli ermez gücü etmez
- elini eteğini çekmek
- eline eteğine doğru
- el etek öpmek
- eline eteğine sarılmak
- el etmek
- elde etmek
- elden geçirmek
- ele geçirmek
- ele geçmek
- eline geçmek
- elinden geleni ardına
- elinden geleni arkasına komamak
- elinden geleni bırakmamak
- elden geleni yapmak
- elinden geleni yapmak
- elden gelmek
- elinden gelmek
- elinden gelse...
- elden ne gelir?
- elden gelmemek
- elinden gelmemek
- eli genişlemek
- elde gezmek
- ellerde gezmek
- elinin hamuruyla erkek işine karışmak
- elinden hiç bir şey kurtulmaz
- elinden bir iş çıkmamak
- elinden kaza çıkmak
- elinden bir kaza çıkmak
- elinden iş gelmemek
- elinden bir iş gelmemek
- eli işe yatmak
- elini kalbine koyarak söylemek sürmek
- elini kalbine koyarak düşünmek sürmek
- elini kalbine koyarak hüküm sürmek
- elden kaçırmak
- el kaldırmak
- eli kalem tutmak
- elinde kalmak
- eline kalmak
- elinden kan çıkmak
- elini kana bulamak
- el katmak
- eli kırılmak
- elini kolunu bağlamak
- eli kolu bağlı kalmak
- elini kolunu sallaya sallaya gelmek
- elini kolunu sallaya sallaya gezmek
- el koymak
- eli koynunda - elinden hiç bir şey kurtulmamak
- eli kurusun!
- eli olmak
- elinde olmak
- elde olmamak
- elinde olmamak
- elini oynatmak
- eli para görmek
- eline sağlık!
- elinize sağlık!
- elini sallasa ellisi başını sallasa tellisi
- elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
- eli silâh tutan
- eline su dökemez
- el sürmemek
- eli şakağında
- el tazelemek
- el tutmak
- elinde tutmak
- elinden tutmak
- elle tutulacak tarafı kalmamak
- elle tutulacak yanı kalmamak
- elle tutulur gözle görülür
- el uzatmak
- el üstünde tutmak
- eli varmamak
- eli gitmemek
- el vermek
- ele vermek
- el vurmamak
- eli yatmak
- bu işte eli yok
- eller yukarı!
- bir eli yağda bir eli balda II1) чужо́й, чужа́к2) страна́, крайyabancı ellerde — в чужи́х края́х, на чужби́не
3) наро́д, населе́ние4) пле́мя••elin ağzı torba değil ki büzesin — посл. на чужо́й рото́к не наки́нешь плато́к
el ile gelen düğün bayram — посл. ≈ на миру́ и смерть красна́
elin derdi ele masal gelir — посл. чужу́ю беду́ рука́ми разведу́
- el kapısında çalışmakel kazanıyla aş kaynatmak — погов. прийти́ на гото́венькое
-
12 محصلة
Iمُحَصَّلَة1. küsuratAnlamı: artan, geriye kalan parçalar, küsur2. akıbetAnlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç3. atıkAnlamı: atılmış, atılan4. hâsılaAnlamı: bir işten elde edilen sonuç5. hâsılatAnlamı: ürün, harman6. çıktıAnlamı: üretim sonucu ortaya çıkan ürün7. serencamAnlamı: bir işin, bir olayın sonu8. üretimAnlamı: istihsal, insanların nesneleri sağlamak için doğal çevrelerini değiştirmeleri9. ürünAnlamı: doğadan elde edilen, üretilen yararlı şey, mahsul10. verimAnlamı: bir iş sonucu elde edilen, randıman11. artıkAnlamı: içildikten, yenildikten sonra geriye kalanIIمُحَصِّلَة1. bileşke2. akıbetAnlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç3. hâsılaAnlamı: bir işten elde edilen sonuç4. serencamAnlamı: bir işin, bir olayın sonu -
13 tekel
1. احتكار [اِحْتِكَار]Anlamı: bir malı veya fiyatını elde tutma, inhisar2. حصر [حَصْر]Anlamı: bir malı veya fiyatını elde tutma, inhisar3. حكر [حَكْر]Anlamı: bir malı veya fiyatını elde tutma, inhisar4. حكر [حُكْر]Anlamı: bir malı veya fiyatını elde tutma, inhisar5. حكرة [حُكْرَة]Anlamı: bir malı veya fiyatını elde tutma, inhisar -
14 verim
1. حاصل [حاصِل]Anlamı: bir iş sonucu elde edilen, randıman2. حصيلة [حَصِيلَة]Anlamı: bir iş sonucu elde edilen, randıman3. متحصل [مُتَحَصِّل]Anlamı: bir iş sonucu elde edilen, randıman4. محصلة [مُحَصَّلَة]Anlamı: bir iş sonucu elde edilen, randıman5. نتاج [نِتَاج]Anlamı: bir iş sonucu elde edilen, randıman6. نتيجة [نَتِيجَة]Anlamı: sonuç, semere -
15 el
el s1. 1) Hand f\el \ele Hand in Hand\el çırpmak in die Hände klatschenbir şeye \el koymak etw beschlagnahmen [o einziehen], etw sicherstellenbir şeyi \el altından satmak etw unter der Hand verkaufen\elde etmek ( bir şeyi) erlangen/erreichen/bekommen; ( bir kimseyi) (für sich) gewinnen, erobern; ( kendi hizmetine almak) abwerbenbirini bir şey için \elde etmek jdn für etw gewinnenbir şeyi \elde tutmak etw besitzen\elden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund leben\elden çıkmak abhandenkommenbir şeyi \ele almak ( fig) etw in die Hand nehmen, etw anpacken, etw ergreifen; ( konuyu, sorunu) behandelnbirini/kendini \ele vermek jdn/sich verraten\elimde değil es liegt nicht in meiner Hand, ich kann nichts dafür\elinde olmak/olmamak etwas/nichts dafürkönnen\elinden geleni yapmak sein Bestes [o Bestmögliches] tun, sein Äußerstes tun, alles Menschenmögliche tun\elinden gelmek können\elinden gelmemek nicht anders können\elinden gelmiyormuş gibi yapma! stell dich nicht so ungeschickt an!\elinden iyi iş gelmek geschickt seinbir şeyi \eline almak etw in [o auf] die Hand nehmenbirinin \eline su dökemez olmak ( fig) jdm nicht das Wasser reichen könnenbir şeyde \elini çabuk tutmak ( fam) mit etw schnell bei der Hand sein\elini kolunu sallaya sallaya mit leeren Händenbirinin \elini sıkmak jdm die Hand schütteln [o drücken]bir şeyden \elini ayağını çekmek sich zurückziehen von etw\elini ayağını öpeyim ich flehe dich anbirine \elini uzatmak jdm die Hand reichenbir \el bir \eli yıkar, iki \el bir yüzü yıkar ( prov) eine Hand wäscht die anderebirinci/ikinci \elden aus erster/zweiter Handçek \elini! Hände weg!sol/sağ \el(de) linke(r) /rechte(r) Hand\elle tutulur gözle görülür greifbar, handgreiflich; ( çok belirgin) deutlich erkennbarbu \el das liegt auf der Hand\elinden geleni yapmak alles tun, was in seiner Macht steht, sein Bestes geben\elinden gelmek können\elinden gelmemek nicht anders können3) ( iskambilde)iyi bir \eli olmak ein gutes Blatt (auf der Hand) haben2. s\el için çukur [o kuyu] kazan, kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hinein\el kazanıyla aş kaynatmak ( fig) sich mit fremden Federn schmücken -
16 حاصل
حاصِل1. skorAnlamı: sonuç2. birleşikAnlamı: bir araya gelmiş3. küsuratAnlamı: artan, geriye kalan parçalar, küsur4. kilerAnlamı: ambar5. mahsulAnlamı: ürün6. akıbetAnlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç7. mahzenAnlamı: yer altı deposu8. hâsılatAnlamı: ürün, harman9. kırk ambar10. hâsılaAnlamı: bir işten elde edilen sonuç11. çıktıAnlamı: üretim sonucu ortaya çıkan ürün12. serencamAnlamı: bir işin, bir olayın sonu13. toplamAnlamı: toplama işleminin sonucu14. topluAnlamı: hep bir arada, toplanmış15. verimAnlamı: bir iş sonucu elde edilen, randıman16. üretimAnlamı: istihsal, insanların nesneleri sağlamak için doğal çevrelerini değiştirmeleri17. ürünAnlamı: doğadan elde edilen, üretilen yararlı şey, mahsul18. ambar19. ardiyeAnlamı: genellikle ticaret eşyası saklanan yer, depo, antrepo20. depoAnlamı: korunmak, saklanmak için bir şeyin konulduğu yer -
17 حصيلة
حَصِيلَة1. küsuratAnlamı: artan, geriye kalan parçalar, küsur2. akıbetAnlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç3. mahsulAnlamı: ürün4. hâsılaAnlamı: bir işten elde edilen sonuç5. hâsılatAnlamı: ürün, harman6. çıktıAnlamı: üretim sonucu ortaya çıkan ürün7. neticeAnlamı: sonuç8. serencamAnlamı: bir işin, bir olayın sonu9. verimAnlamı: bir iş sonucu elde edilen, randıman10. ürünAnlamı: doğadan elde edilen, üretilen yararlı şey, mahsul11. üretimAnlamı: istihsal, insanların nesneleri sağlamak için doğal çevrelerini değiştirmeleri -
18 получать
несов.; сов. - получи́ть1) врз almak; elde etmek; kavuşmakполуча́ть пи́сьма — mektup almak
получи́ть прика́з — emir almak
на́до получи́ть подро́бные да́нные / све́дения — ayrıntılı bilgiler elde etmek gerek
что получа́ют из не́фти? — petrolden neler elde edilir?
катало́г мо́жно получи́ть беспла́тно — katalog bedelsiz olarak temin edilebilir / sağlanabilir
разреше́ние полу́чено? — izin çıktı mı?
и что ты (от э́того) полу́чишь? — eline ne geçer?
ско́лько (рубле́й) он получа́ет на́ руки? — eline kaç ruble geçer?
обору́дование, кото́рое мы от них получа́ть и́ли (при передаче) — onlardan devraldığımız donatım
получи́ть хоро́ший урожа́й — iyi bir ürün almak / elde etmek
тот, кто бу́дет пе́рвым, полу́чит приз — birinci olana armağan var
дере́вня получи́ла свет / электри́чество — köy elektriğe kavuştu
э́та па́ртия това́ра (уже́) полу́чена — bu parti mal teslim alınmıştır
2) edinmek, görmek, bulmakполуча́ть зна́ния из книг — kitaplardan bilgi edinmek
получи́ть профе́ссию — bir meslek edinmek
получи́ть необходи́мую подде́ржку — gereken desteği görmek
возмо́жность получи́ть вы́сшее образова́ние — yüksek öğrenim yapma olanağı
3) yemekполучи́ть пощёчину — bir şamar yemek
получи́ть удово́льствие — zevk almak
получи́ть три го́да (тюрьмы́) — üç yıl (hapis) yemek
4) разг. tutulmak, olmakполучи́ть на́сморк — nezle olmak
5) kazanmakполуча́ть распростране́ние — yaygınlık kazanmak
получи́ть пра́во на штрафно́й удар — спорт. ceza vuruşu kazanmak
получи́ть примене́ние — kullanılır olmak
эконо́мика получила большо́е разви́тие — ekonomide büyük gelişmeler oldu / kaydedildi
-
19 Hand
el;an \Hand von yoluyla;aus erster/zweiter \Hand birinci/ikinci elden;von \Hand elden;jdm die \Hand geben birine eline vermek;jdm die \Hand schütteln birinin elini sıkmak, biriyle tokalaşmak;linker/rechter \Hand sol/sağ elde;linker/rechter \Hand sehen Sie... sol/sağ elde... görüyorsunuz;eine \Hand voll bir tutam [o avuç dolusu];alle Hände voll zu tun haben ( fam) işi başından aşkın olmak;etw aus der \Hand legen bir şeyi elinden bırakmak;etw in die \Hand nehmen bir şeyi eline almak; ( fig) bir şeyi ele almak;in die Hände klatschen el çırpmak;etw zur \Hand haben bir şeyi el altında bulundurmak, bir şey elinde bulunmak;jds rechte \Hand sein ( fig) birinin sağ kolu olmak;zwei linke Hände haben ( fam) elinden bir şey gelmemek;sich mit Händen und Füßen verständigen ( fam) el kol yordamıyla anlaşmak;sich mit Händen und Füßen gegen etw wehren ( fam) bir şeye canla başla karşı koymak;mit leeren Händen eli boş olarak, elini kolunu sallaya sallaya;ein gutes Blatt auf der \Hand haben eli iyi olmak;\Hand und Fuß haben tutarlı olmak;die \Hand im Spiel haben bir işte parmağı olmak;es lässt sich nicht von der \Hand weisen, dass...... olduğu yadsınamaz;\Hand in \Hand el ele;\Hand in \Hand mit jdm arbeiten biriyle el ele çalışmak;freie \Hand zu etw haben bir şey yapmakta serbest olmak;das liegt auf der \Hand bu elle tutulur gözle görülür;von der \Hand in den Mund leben elden ağıza yaşamak;er ist bei ihnen in guten Händen onların yanında iyi ellerdedir;in festen Händen sein ( fam) sözlü olmak;etw von langer \Hand planen bir şeyi uzun uzadıya planlamak;etw unter der \Hand verkaufen bir şeyi el altından satmak;jdm etw zu treuen Händen übergeben birine bir şeyi emanet vermek;jdm etw in die \Hand drücken birinin eline bir şey sıkıştırmak;jdm in die Hände fallen birinin eline düşmek;etw aus der \Hand geben bir şeyi elinden çıkarmak;jdn in der \Hand haben birini avcunun içinde tutmak;jdm aus der \Hand lesen birinin el falına bakmak;zu jds Händen birinin eline, birine verilmek üzere;Hände hoch! eller yukarı!;Hände weg! çek elini!;eine \Hand wäscht die andere ( prov) bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar -
20 свой
своя́, своё, свои́1) притяж. мест. ( переводится аффиксами принадлежности) kendi, kendine ait, (kendi) malı olan ( собственный)он прие́хал со свои́м бра́том — kardeşiyle geldi
в своём заявле́нии для печа́ти... — yaptığı basın açıklamasında..., gazetecilere verdiği demeçte...
у него́ есть своя́ да́ча — onun kendi yazlığı var
собира́й свои́ ве́щи! — kendine ait eşyalarını topla!
свои́ми со́бственными рука́ми — kendi eliyle
благодарю́ вас от и́мени рабо́чих и от своего́ и́мени — işçiler ve kendim adına sizlere teşekkür ederim
он наде́л не своё пальто́ — bir başkasının paltosunu giymiş
пози́ции свои́х войск / подразделе́ний — dost birliklerin mevzileri
2) (своё) → сущ., с hakkı (olan), (kendi) malı olan, birine ait olanя тре́бую своего́ — ben hakkım olanı isterim
он не доби́лся своего́ — istediğini elde edemedi
наста́ивать на своём — sözünde ısrar edip durmak
он своё получи́л — hakkını aldı, istediğini elde etti; ( понёс наказание) belasını buldu
3) kendine özgüу него́ свой стиль — onun kendine özgü bir üslubu var
у него́ был свой расчёт — onun kendince bir hesabı vardı
в э́тот пери́од будут свои́ тру́дности — bu dönemin kendine göre zorlukları olacaktır
4) (подходящий, соответствующий)в своё вре́мя я расскажу́ и об э́том — zamanı / sırası gelir onu da anlatırım
всему своё вре́мя — herşeyin bir sırası var
в своё вре́мя я обраща́лся к нему́ — vaktiyle ona başvurmuştum
5) (свои́) → сущ., мн. benimkiler, seninkiler v.s.вы и свои́м сообщи́те — sizinkilere de haber verin
кто там? - Свои́! — kimdir o? - Yabancı yok
он же свой челове́к! — o yabancı değil ki!
••рассказа́ть свои́ми слова́ми — mealen anlatmak
умере́ть свое́й сме́ртью — eceliyle ölmek
См. также в других словарях:
elde bir — is. Kesinlikle gerçekleşecek şey … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır — bir şeyi herkes ister ancak onu bir kişi elde edebilir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
elde etmek — 1) bir şeye sahip olmak O parlak siyah gözler, onları bir daha elde edemeyecek miydi? H. Z. Uşaklıgil 2) bir kimseyi kendi hizmetine almak veya kendinden yana çekmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir inat, bir murat — inatçı kişi, her inadında istediği bir şeyi elde eder anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
elde — is., mat. Çarpma ve toplama işlemlerinde bir sonraki sıranın rakamlarına katılacak olan sayı … Çağatay Osmanlı Sözlük
elde bulunan beyde bulunmaz — beylerde olmayan öyle şeyler vardır ki halkta bulunur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
elde tutmak — sahibi olsun olmasın, bir malı mülkiyeti altında bulundurmak, zilyet olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir koyundan iki post çıkarmak — olması gerekenden daha fazla elde etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
el elde baş başta — elde bulunan her şeyin tükendiğini anlatan bir söz Balya da beş on lira kazanmıştı... Onları da yedik, el elde baş başta. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
elde avuçta (bir şey) kalmamak — mal ve parasını harcayıp bitirmiş olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük